Mevlevîlik
deyince ilk akla gelen semâ, lügatte işitmek mânâsındadır. Terim
olarak, mûsikî nağmelerin dinlerken vecde gelip hareket etmek, kendinden
geçip dönmektir. Hz.Mevlânâ zamanında belli bir nizâma bağlı
kalmaksızın dînî ve tasavvûfî bir coşkunluk vesîlesiyle icrâ edilen
sema, sonradan Sultan Veled ve Ulu Ârif Çelebi zamanından başlayarak Pîr
Âdil Çelebi zamanına kadar tam bir disiplin içine alınmış, sıkı bir
nizâma bağlanmış; icrâsı öğrenilir ve öğretilir olmuştur.
Sema, sembolik olarak, kâinatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini,
Yüce Yaratıcıya olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip
İnsan- ı Kâmil e doğru yönelişini ifâde eder.
Sema eden canlara Sema’zen denilmiştir. Mevlevilikte dönmek tabiri
yoktur. Mevleviler Sema’ eder. Her tarikatın zikir ederken (Allah’ı
anarken) kendilerine özgü bürhanları vardır. Mevleviliğin de bürhanı
Sema’ dır. Sema’ ederken başınız dönmüyormu? Sema’ belli kuralları ve
teknik eğitimi olan bir zikir şeklidir. Sema eğitimi alırken vücudu
yavaş yavaş belli eğitimlerle hazırlayarak baş dönmesi ortadan kalkar.
Sema’ ederken ne hissediyorsunuz? Sema ederken semazen her çarh’da Allah
ismini (ism-i celal) okur. Ve her selamın anlamlarını düşünerek bir
vecd içinde Allah’ı anar. Bir de mühim olan şuursuzca dönmek değil,
Sema’ ederken Allah’ı düşünmektir. Bu sayede Allah’ın sevgisini
kazanmaktır.
Hissettiklerimize gelince anlatılacak veya yazılamıyacak
kadar bir duygu selidir.
0 yorum:
Yorum Gönder